( Kurd Eyyubi İmparatorluğu 2)
Selahaddin’in Mısır yönetimini ele geçirmesiyle Kürdler Mısır’da
iktidar olmuştu, ancak, halk hala halifeliği en üst otorite olarak görüyordu.
Mısırda ototriteyi sağlamak için yönetim kademesine yakın
akrabalarını ve Kurd aşiret temsilcilerini atayarak durumunu sağlamlaştırmaya
çalışan Selahaddin, bir taraftan da yeni yönetimden rahatsız olan kesimlerin haçlılar lehine yürüttükleri casusluk faaliyetlerine
karşı, yeni haber alma teknikleriyle
karşı casusluk faaliyetleri geliştirerek durumunu sağlamlaştırmıştı. (Kürt Tarihi Dergisi
sayfa 15)
Geliştirdiği hava(güvercinler), kara(atlılar)
ve deniz(yüzücüler) haber
alma sistemiyle eski Mısır yönetimi ve
bunlarla ittifak kuran gayri müslim güçlerin isyan girişimini başlamadan kanlı
bir şekilde bastırdı. Henüz işin başındayken göstediği başarılarla halife
tarafından takdir gördü ve Avrupa bu durumu, Müslümanların Hristiyanlara karşı
birleştiği şeklinde yorumlayarak karşı hamle planladı.
Müslüman dünyasının Selahaddin komutasında organize olması
Bizans ve Fransızları uzun sureli bir savaş planını hazırlanmaya sevk etti. Savaş hazırlığı için bölgeye toplanan
haçlıları durdurmak için ikmal yollarını kesmesi gerektiğini gören Selahaddin, haber
alma sistemiyle Haçlıların tüm faaliyetlerini takip etmiş, akabinde giriştiği saldırılarla
Bizans ve Fransız ordularını geri çekilmek zorunda bırakmıştı.
Tarihçiler bu savaştaki becerileriyle Selahaddi’i övmekte ve gerek savaşta, gerekse politikada usta bir
kişilik olduğuna dikkat çekmektedirler.
Selahaddin, kazandığı zaferle İslam dünyasında kendisine
sempati duyulan güçlü bir önder durumuna gelmişti. Ancak bu durum Şam ve bağdadı endişelendiriyordu. Şam Emiri
Nureddin Selahaddin’in ailesini devreye koyarak otoritesini devam ettirmek istedi. Selahadin’in babası
Eyyub’u Mısır’a göndererek anlaşma yapmaya çalıştı. Nureddin, Selahaddin’den
Fatimi halifeliğini kaldırmasını ve Şam yönetimine bağlılığını göstermek için vergi
vermesini tale petti. Taleplerinin Kabul görmemesi halinde de Mısır’a karşı saldırıya geçeceğini bildiriyordu.
Şam ile arayı bozmak istemeyen Selahaddin, hediyelerle birlikte Şam’a yüzbin
dinar gönderdiği gibi Fatimi halifeliğine de son verdi, ancak halifelik kurumundaki mevkilere de
akrabalarını yerleştirerek otoritesini sağlama aldı.
Mısırda güçlenen Selahaddin, 1170 yılında Hıristiyanlara karşı saldırıya geçti.
Kudüs krallığına saldırarak Gazze şehrini ele geçirdi, deniz yoluyla Kızıldenizden Akba limanına saldırarak Sina yarımadasını
Hırıistiyanlardan geri alıp, Mekke ve Medine yollarını güvenli hale getirdi. Kuzeye doğru hareket ederek,
Kudüs’e yöneldi, Nureddin de Şamdan Kudus’e doğru ordusunu harekete geçirmişti
ki, Mısırdan isyan haberi geldi. Bunun üstüne Selahaddin Mısır’a tekrar geri dönmek
zorunda kaldı.
Selahaddin’in isyanlarla başının dertte olduğunu düşünen Nureddin vergi miktarını artırarak Mısır
camilerinde kendisinin Kral olarak adının okunmasını istedi. Selahaddin,
üstünde emekleri olduğu için Nureddin’i kırmadı.
Mısır, resmi olarak Şama bağlı gibi görünüyordu ama,
fiiliyatta Selahaddin kendi başına davranıyordu.
Şam ve Kahire arayı düzelttikten sonra düşmanlarına
yöneldiler. Nureddin, Konya Selaçuklularıyla savaşırken Selahaddin de Afrika’nın
Akdeniz kıyılarını fethetmeye başladı,
Tunus içlerine kadar ilerleyerek bölgeyi kendine bağladı, güneye inerek
Habeşistana, oradan da Kızıldenizi geçerek Hiccaza girdi, oradan Yemen ve Aden
çevresini hakimiyetine katarak sınırlarını Hint denizine kadar uzattı. Mekke
alındıktan sonra Şii olan Mısır’ın resmi
mezhebinin sünni olduğunu açıkladı.
Geniş bir coğrafya Mısır topraklarına katılmıştı. Mısır
halkı mevcut gelişmelerden dolayı Kurd
yöneticilerden memnundu. Ancak eski Fatimi yöneticileri hala hıristiyanlarla yeni isyanlar
planlıyorlardı, bunun üstüne Selahaddin
Fatimi saltanat ailesinin tamamını tutuklatarak mahkemeye çıkardı ve
tümünü ölüm cezasına çarptırdı.
Mısırdaki muhaliflerin bertaraf edilmesiyle beraber Şam Emiri
Nureddin’ de ölünce Selahaddin rahat bir
nefes aldı ve ondan sonra da Eyyubî Devletinin bağımsızlığını ilan etti.
Bağımsızlık ilanından sonra Suriye, Kuzey Mezopotamya,
Filistin ve Mısır’daki Müslüman topraklarını kendi bayrağı altında birleştirdi.
Çok sayıdaki düzensiz kuvvetleri birleştirip disiplinli bir ordu kurdu. 1187’de
Haçlı krallıklarına saldırdı, ve Haçlı
ordusunu Taberiye yakınındaki Hattin’de yok etti. Akka, Beyrut, Sayda, Nasıra, Nablus,
Yafa ve Aşkelon gibi şehirleri ele geçirdikten sonra 1187 yılında Kudüs’ü alarak Haçlılara en büyük
darbeyi indirdi.
Kudüs’ün düşmesiyle derinden sarsılan Batılılar yeni bir
Haçlı seferi için hazırlıklara giriştiler. Bu, çok sayıda ünlü şövalye ve
kralları savaş alanına çeken III. Haçlı Seferiydi.
” Batı senden medeniyet ve insanlığı öğrendi…” diyerek
Selahaddin’i öven Aslan yürekli I.
Richard da bu savaşa katılmış ve yaralı haldeyken yakalanmış ve Selahaddin
tarafından tedavi ettirilerek hayatı
kurtarılmıştı. Kral Richard 1192 yılında
Britanya’ya dönüş için yelken açtığında savaş da sona ermişti.
Aynı yıl Salaheddin
de başkent Şam’a çekildi ve 1193 yılında vefat etti.
Kurdler, Arap ve Turk egosunun yarattığı din maskeli cihad için
kanlarını çöllere dökerken anayurtlarının sözde din kardeşlerince işgal edileceğini
ve soykırıma uğratılacaklarını düşünmek istemediler, dün cihad uğruna
coğrafyalarından uzakta Arabistan, Afrika, Balkanlar ve Rus topraklarında İslam
maskesi takmış Ebu cehil tayfası ve Camoka’nın
torunlarıyla omuz omuza çarpışarak Kurdistan’ın kaderini karartan Kurdler, tarihten ders almamış gibi bugün de işgalci
efendilerinin sihirli sözlerine kanarak geleceğimizi ipotek altına almaya
çalışmaktadırlar
“Tanrı adına yenmin
ederim ki benim için bir Arap diger kavimlerin yüz insanından daha üstündür.” Diyen
Arap komutan ile Kudüs fethinden sonra Mescidi Aksada konuşan Şam kadısının :” Alay
edilen Arap kavmine saygınlığını geri
veren Selahaddin ‘e selam olsun…” sözlerinden alaşılıyor ki din adına yola
çıkan Arap ve Turk'lerin savaşçısı da, alimi de kavmiyet duygusyla hareket etmişlerdir.
Ama her ne hikmetse Kurdler dün de, bugün de İslam devriminin süslü sözlerine kanarak kavmi değerlerini göz ardı edip, cellatlarına hizmet etttiler ! 1400 yıldır Kurdleri hipnoze eden süslü sözler eğitim görmüş Kurdlerde yavaş yavaş etkisini kaybedince, bu sefer de “halkların kardeşliği” gibi ütopik sol söylemlerle devreye girdiler.
Ama her ne hikmetse Kurdler dün de, bugün de İslam devriminin süslü sözlerine kanarak kavmi değerlerini göz ardı edip, cellatlarına hizmet etttiler ! 1400 yıldır Kurdleri hipnoze eden süslü sözler eğitim görmüş Kurdlerde yavaş yavaş etkisini kaybedince, bu sefer de “halkların kardeşliği” gibi ütopik sol söylemlerle devreye girdiler.
İhsan Çölemerikli “ Mezopotamya Uygarlığında HAKKARİ” adlı kitabında : “Selahaddin Şam, Kudüs ve
Kahire’yi kurtarmakla kendi halkına bin
yıllık bir köleliğin kapısını açtığında farkında değildi !” der.
Doğrudur, Selahaddin’den
bir kaç asır sonra İdris-i Bitlisi de
Camoka’nın torunlarıyla aynı ittifakı kurduğunda geleceği göremedi.
Şimdi de aynı durumla karşı karşıyayız diye kaygılanıyoruz.
“Tarih tekerrürden ibarettir.” Derler, kim bilir, belki bir
bin yıl daha demokrasiya xoliseri, pardon, demokratik özerklik denen projeyle Kurdistan
rüyası görerek Selahaddinlere fatiha
okuyacağız.
Öyle ya, işgalcilerimizle -bir alt statüde- effendi uşak ilişkisi içinde Kurdistan adını
anmadan, Kurdistan ulusal marşı ve bayrağına sırt dönerek ve sömürgecilerin
çizdiği sınırlara ve bayraklarına saygı göstererek yaşamayı göze almak, nasıl
yorumlanabilir ki..?
Şimdi Selahaddin Eyyubi
ve İdris-é Bitlis’yi daha iyi anlıyorum, meğer onlar da misak-ı
milli, İslam kardeşliği ve demokrasi
hayranıymış…
Bükmek istemediğimiz bileği öpüyoruz, vesselam !
(devam edecek)
Fikret YAŞAR
Kaynak:
· -Mezopotamya Uygarlığında HAKKARİ – İ.Çölemerikli
· - Kurd Milliyetçiliğinin Altyapı Analizi – 4.bakış
– R.Péşeng
· -Kurdistan Tarihi II.cilt – E.Xemgin
· -Med İmparatorluğu Sonrasında Kurdler – W.Tori
· - Kürt Tarihi Dergisi 6.sayı