1942 yılının Eylül ayında Mehabadlı
bir grup genç “Çemé Sablax” kıyısında
piknik yaparken Kürdistanın içinde
bulunduğu durumu tartışarak siyasi bir örgütün kurulması yönünde fikir
birliğine vardılar.
Sonraki toplantılarında çalışmalarını
ilerleterek kurulması düşünülen örgütün adı ve prensipleri üzerinde anlaştılar.
Örgütün adı “Komelayé Ziyaneweyé Kurdistan”
yani kısaca “KOMELA” idi.
Med sonrasında susturulan,
soykırımlara uğratılan bir halk bir piknik alanında ocağa çakılan bir
kıvılcımla ateşleniyor ve ayağa kalkmaya çalışıyordu. Piknik alanındaki özgürlük ateşiyle beslenen “Komela” kısa zamanda
gelişerek “xwendaperest” adıyla merkez
komitesini belirledi (1943).
Kurdler arasında yoğun ilgi gören
örgüt, 1944 yılında propaganda faaliyetlerini geliştirerek Sovyet sınırına kadar siyasi alanını genişletti. Güneyde ise , yani Kirmanşah ve
Senendej taraflarında siyasi doku farklılık gösterdiği için harekete ilgi yok
denecek kadar azdı. Zira bu bölgedeki Kürdlerin çoğu
Şii mezhebine mensuptu, bu nedenle sünni Kürdlerle ortak siyasi oluşumda
bir araya gelmeleri mümkün görünmüyordu. Bir kısmı ise egemen Fars kültürünün
etkisinde kalarak devşirilmiş ve zihnen mutasyona uğramıştı.
Mezhep farklılığından dolayı
şiilerin ilgi göstermediği Kürd özgürlük
hareketi çoğunluğu şafii olan sünni
Kürdler tarafında desk gördü ve katılımların artmasıyla beraber yöredeki ağa ve şexler de örgüte biat
etmek zorunda kaldılar.
Gelişme, artık İran sınırlarını
zorluyordu, nitekim örgüt aynı yıl Irak, Suriye ve Sovyetlerdeki Kürdlerle
ilişki kurulması için kararlar almış ve temsilcilerini söz konusu bölgelere
göndermişti.
“Hévi” örgütünün Iraqtaki koluyla temaslarda
bulunuldu, karşılıklı olarak Mehabat’a da Iraqtan temsilci gönderildi. Aynı
dönemde diğer bölgelerdeki Kürd temsilciler de Mehabat’a gelerek Kürdistan’da meydana
gelen gelişmeleri ve yapılan özerklik çalışmalarını yakından incelediler. Bu
ziyaretler sırasında Kürdistanın
birleşmesini sembolize eden görüşmeler
yapıldı ve görüşmeye katılanlar kendi aralarında işbirliği ve dayanışmaya karar
vererek konu doğrultusunda bir antlaşma imzaladılar. Bu antlaşmaya da “Peymana
Sésinor” adı verildi.
İşbirliği ve dayanışmanın sağladığı
gelişmeler hızla ilerlerken bir takım teknik çalışmalar da çözüm bekliyordu. Bunlardan
biri coğrafi durumuna açıklık getirecek
olan Kurdistan haritasıydı. Bunun için Bedirxani ailesinin Beyruttaki
çalışmaları esnasında hazırladıkları harita
dikkate değer bulunmuştu. Bu haritadaki sınırlar Akdeniz ve Basra
körfezine uzanmasına rağmen Lorlar
ve Bextiyarilerin bulunduğu bölgeyi
kapsamıyordu, buna rağmen kimilerince eksik,
kimilerince abartılı bulunsa da seçilen harita genel kabul görmüştü.
Bu çalışmaların devamında aynı
yıl ulusal Kürd Bayrağı hazırlandı. Üç şeritten oluşan bayrak
Med İmparatorluğunun kullandığı renklerden oluşuyordu. Bir farkla, renkler
şeritler halinde dizilmiş, üstte kırmızı, ortada beyaz, altta yeşil ve ortada yer
alan beyaz şeritin üstünde de sarı renkte Kürdleri temsil eden Güneş bulunuyordu. Sonradan güneşin iki yanına
buğday başakları ve bir kalem yerleştirilerek ulusal bayrak da tamamlanmıştı.
Tüm bu gelişmeler ikinci dünya
savaşının cereyan ettiği süreçte meydana geliyordu, bu süreçte dünya barışı ve güvenliğini korumak
ve ülkeler arası kültürel ilişkileri geliştirmek için birleşmiş milletler örgütü kuruldu (1945).
Yani, Kürdler doğu
Kurdistanda meydana gelen ulusal hareketle
ilgilenirken dünya yeni bir sayfa açıyor, dünya düzeni formatlanıyordu. İçinde
bulunulan sosyo-ekonomik şartlar, iletişim ve ulaşım koşullarının yetersizliği Kürdlerin
bu yeni dünya düzeninde yer almasına olanak sağlamayacaktı. Ancak kıt imkanlara
rağmen Kürd milliyetçileri geniş bir ulusal cephe içinde işbirliğine hazır ve istekliydi, zira onları istekli kılan milli amaçları vardı,
bu da milli haklarını elde etmek ve içinde özgürce yaşayabilecekleri özerk bir
alan belirlemekti.
Tüm bu gelişmeler lider olmadan
yürütülüyordu, özerklik ya da bağımsızlık
yolunda nihai bir karar vermeden önce bir ulusal önderin seçilmesi
gerektiği anlaşılınca, lider arayışı
başlatıldı.
Komela örgütü Kürdlük aşkıyla (!)
hareket eden demokratik düşünceye sahip
aktörlerle yürütülüyordu, bu nedenle kimse liderlik için örgütü ele geçirmek gibi
bir hataya düşmedi. Arayışlar sonucu örgüt üyesi olmadığı halde, -bazılarının
karşı çıkmasına rağmen- sahip olduğu güç ve prestij sayesinded Kadı Muhammed lider
seçildi.
Kadı Muhammed’in örgütün başına
geçmesiyle beraber hareket prestij ve güç
kazandı. Örgütün lider seçimindeki isabetli kararı Iraqta mücadele veren Mela
Mıstefa Barzaniyi de etkilemişti, bu nedenle de Barzani İran’a gelerek Kadı
Mıhemmed’e bağlılığını bildirdi. Barzanin katılması domino etkisi yapmış ve Kürdistan’ın
diğer parçalarından da harekete katılımları hızlandırmıştı.
Ancak bir sorun vardı, tüm bu
katılımlar bir disiplin altına alınmalı ve kurumlaşmaya gidilmeliydi. Bunun
için ilk adımı Barzani attı. Barzani, Kadı Muhammed ile yaptığı görüşmede tüm
savaşçılarıyla beraber emrinde olduğunu ve yetki verilirse eğer, düzenli bir ordu kurmak istediğini bildirmiş ve bu adımla
beraber cumhuriyetin ilk kurumları kurulmuştu.
Son bir adım bekleniyordu, o da
partileşmekti. Komela hareketi bağımsızlığa doğru hızla ilerlemesine rağmen gizli bir örgüt olduğu için toplantılarını yapacak
bir genel merkezden yoksundu. Bu nedenle de bağımsızlığa giden yolda siyasi bir
partinin kurulması elzem gözüküyordu. Bunun için gerekli çalışmalar başlatıldı
ve yapılan çalışmalarla “Komela” örgütü,
“Kurdistan Demokrat Partisi”ne dönüştürüldü. Yani, örgütün yapısında bir değişiklik
yapılmadan hatta tüzüğü ve merkez komite
üyeleri bile değişmeden “Kurdistan
Demokrat Partisi “ kuruldu (1945).
Kurulan parti programı aşağıdaki 7
maddeden oluşuyordu:
1- İrandaki
KURD HALKI özerk bir yönetime sahip olacaktır.
2- Resmi
dil ve öğretim dili KURDÇE olacaktır.
3- İran
Anayasasına uygun olarak KURDİSTAN’DAKİ kamu kurumları üzerinde denetim ve kontrol hakkını
kullanacak bir yasama meclisi için seçim yapılcaktır.
4- KURDİSTAN’DAKİ
bütün devlet memurları KURD olacaktır.
5- KURDİSTAN’DA
toplanan vergiler KURDİSTAN’A harcanacaktır.
6- KURDİSTAN
DEMOKRAT PARTİSİ bölgede yaşayan azınlıklarla samimi ilişkiler kurup çalışmalar
yapacaktır.
7- Parti
KURDİSTANDA sosyalizasyon çalışmaları ve
bu doğrultuda hizmetler yürütecektir.
Partinin kurulması ve yukarıdaki
programın deklerasyonuyla beraber Kurd
ulusal hareketi demokratik bir nitelik kazandı. Ama tüm bu gelişmelerin Sovyetler Birliğinin desteğiyle yürütülmesi
bazı kesimlerde rahatsızlık ve kuşkuya neden oluyordu. İtiraz ve eleştirilere
rağmen Kadı Muhammed, Sovyetlerin desteğiyle Kürdlerin nihai hedefe ulaşacağına
inandığını göstermek için, kendisinin
Sovyetler Birliğinin vesayeti altına
girdiği yolundaki iddialara karşı çıkarak, katı bir Kürd milliyetçisi olduğunu ve
sonuna kadar bu davaya hizmet edeceğinini
deklere etti. Ancak sonuç
kuşkuları haklı çıkardı ve Sovyetler desteğini çekince çiçeği burnundaki Kürd Cumhuriyeti aç kurtlara yem oldu...
Bugün Rojeva Kurdistanında ilan edilen özerklik aynı coşkuyla ama aynı
kuşkularla karşılanmaktadır.
Zira bir yanda özgürlük umudu,
diğer taraftan Esed’in gölgesinde ve küresel güçlere rağmen özerklik ilanı
düşündürüyor..!
Evet, Esad’ın gölgesinde üstelik Cenevrede
toplanan küresel güçlere nispet yaparcasına özerklik ilan etmek ne kadar doğru
bir hamle, bilinmiyor şimdilik, ama tartışılır, dileriz korkulan olmaz ve Kürd
halkı aç kurtlara karşı bu hamleyi destekler, zira bu hamleyi ancak Kürdelerin
öz gücü koruyup yaşatabilir.
Ben de güvenmek istiyorum, ama…!
Yemindeki “Demokratik ulus “
söyleminde kast edilen egemen ulus Suriye Baas rejimi, resmi kimliği, dili ve
anayasasıysa eğer, kuşkulanacağım, çünkü Baas rejimi antidemokratiktir..!
Yok, kastedilen bölgedeki
halkların -şartlı- sözleşmelerinden kaynaklanan anayasaysa eğer, buna göre de sözleşme
taraflarının zikredilmesi, resmi dil-dillerin belirlenmesi gerekmez miydi ?
Kısacası, Komela’nın parti
programındaki KURDİYAT vurgusunu Rojeva Kurdistanındaki yemin töreninde görmek
isterdim ..!
Fikret Yaşar
Kaynak:
Mehabad’tan 12 Eylüle Kürdler II – H.Göktaş
Mehabad Kurd Cumhuriyeti – W.Agleton