kurdistan tarihi, felsefe, din,

3 Temmuz 2015 Cuma

Çözüm ve Kardeşlik ..!




“Başkalarının çıkarları için yaşayanlar özgür olamazlar.”
 Kişi kendi olmadıkça, kendini keşfetmedikçe özgür olamaz. Zira öz farkındalık kişiyi özgürleştirmekte ve kölelilkten kurtarmaktadır.  Bu durum toplumlar için de söz konusudur. Bir toplum özgünleşmedikçe kendi değerlerine sarılamaz ve özgürleşemez.
 Bu düşünceden güç alan işgalcilerin Kürdleri kardeşlik hikayesiyle devşirip kullanmaya çalıştıklarını görmekteyiz.
 Kardeşilk hikâyesinin iki ayağı vardır. 1-Din Kardeşliği, 2-Halkların kardeşliği...
Bu iki argümanla Kürdler kendilerine yabancılaştırılarak devşirilmiş, güvenlik tedbirleri ve katliamlarla da sürekli Kurd ve Kurdistan değişime zorlanmıştır. Son süreçte de direniş modunda ısrar eden Kürdler halkların kardeşliğine dayanan revize edilmiş popüler batı kültürüyle vurulmaya çalışılmaktadır.
Bu bir projedir ve bu projenin adı da "Demokratik Modernitedir!" 
Bu projeyle sistem demokratikleştirilecek, barış gelecek, çözüm süreci hızlanacak ve hükümet doğrudan Kürt toplumunu muhatap alacak, haklar verilecek, hukuki zemin oluşturulacak, katılımcılık sağlanacak ve bir dizi olumlu adım atılarak devlet toplumla barıştırılacak... deniyor. Kürdlerin etnik milliyetçilikten vazgeçip  “tek bayrak, tek devlet ve tek vatan”da tüm diğer halklarla beraber kardeşçe yaşaması gerektiği bu proje ya da hikayeyle gerçekleşmiş olacak.
 Tüm bunlar direniş modunda olan Kürdlerin kafasını karıştırıyor elbette, bu nedenledir ki kendi aralarında ittifak kuramıyorlar.  Öyle ya, milliyetçilik, devlet olma ve silahlanmak egemene iyiyken, Kürdlere  neden kötü olsun ki..?
Kürd milliyetçiliği ve devlet olma isteği redçi, inkarcı, saldırgan ve  işgalci bir karaktere sahip değil ki kötü olsun, Kürd milliyetçiliği var olma mücadelesine dayanır, dolayısıyla meşru müdafaa karakterlidir. Kürdler en az diğer halklar kadar kendi yurdunda kendilerini yönetmek hakkına sahiptirler, öyleyse nesi kötü bunun..?
 Erdoğan bir kaç gün önce Rojava’daki gelişmelerden ürkerek “Suriyenin kuzeyinde her hangi bir oluşuma müsade etmeyiz...” diyerek Kürdlerin devlet olma arzusuna karşı olduğunu ve bunda ısrar edilmesi halinde tüm güçlerini kullanacaklarını açıkladı. Yani Kürdlere karşı düşmanlığını ilan etti. Bu zihniyet devlet olma hakkından vazgeçip Kürdler ve diğer halklarla iktidarı paylaşır mı? Elbette ‘hayır’. Çünkü Kürdler "ulus devlet dönemi bitmiştir" diyerek meseleyi insan hakları düzeyine indirgemiş ve devlet olma hakkını red etmişlerdir.
 Dünyada 200 den fazla ulus devlet ve devlet olmaya çalışan halklar varken sömürgeci egemen devletin bölünmez bütünlüğünü ve değerlerini savunarak, Kürdlere de “ulus devlet dönemi bitmiştir!"  demek manidardır, zira  “Ulus devlete karşıyız” söyleminin sömürüyü pekiştirmek ve  işgali devam ettirmek için sömürgeciler  tarafından Kürdlere söyletildiği aşikardır.
Öyle değilse, Ulus devlete karşı olanlar, öncelikle işgalci ulus devlete de karşı olmak zorundalar.
Kıbrıs, Bosna, Filistin, Çinin Uygur bölgesi  vd halklar için ulus devlet kötü değil de Kürdlere mi Kötüdür?  Hem bilinmelidir ki Kürd Devleti işgalci devletlere benzemeyecek. Kürtlerin devlet deneyimi yok diyenler yine bilmeliler ki Kürdlerin binlerce yıllık siyasi geleneği ve bu gelenekten gelen pozitif bir yönetim anlayışı vardır.
Bırakın Kürdler de devletleşsin, Kürdistan birliğini sağlasın ve eğer komşu devletler buna hazırsa o zaman bütün devletler ortadan kaldırılsın, yani BM, AB vb gibi bir üst şemsiye altında tüm halklar kendi kendilerini serbestçe yönetsin.
  “Silahlı mücadele miadını doldurmuştur” demek de yine sömürgeci dayatmasıdır !
 Dünya gittikçe silahlanıyor, silahlanmaya yatırılan para açlık sorununa ayrılsaydı Afrika  ve diğer geri kalmış bölgelerde insanlar açlıktan ölmezlerdi.
 Rojava Kurdistanı ve Suriyedeki taraflara bakın. Bir kısmı Suriye devletince silahlanmış, bir kısmı da dış güçler tarafından silahlandırılmıştır. Nusayriler BAAS , Sünni Araplar OSO, IŞID çetesi ise TC tarafından silahlandırılıp desteklenmektedir. Suudi Arabistan, Katar, İran ve Irak’ın katkıları da cabası... Peki bütün bunlara silahlanmak hak oluyor da bir tek Kürdlere mi hak değil..?
 Kürdlerin başına ne gelmişse devletsizlik ve silahsızlıktan gelmiştir.
Kürdler silahlanmayacaksa bu çetelere ve işgalci saldırılarına karşı kendilerini nasıl savunacaklar? Kardeşlik hukuku ve hikayesiyle korunamayacakları artık gün gibi ortada, beş parça Kürdistan’da asırlardır devam eden saldırı ve katliamlara  kardeşlik hukuku sebep olmuştur. İşgalci devletlerin Kurdistanda oluşturdukları  suni sınırlarda Kürdler geçemezken cihatçı teröristler trenler ve diğer araçlarla geçerek  Kürdlere saldırmaktadırlar. Bütün bu saldırı ve katliamlar  Kürdlerin yeterince güçlü silahlara sahip olamamasından kaynaklanıyor.
Farslar Obüslerle Kandili, Turkler uçaklarla medya alanlarını, Araplar da bombalı araçlarla Kürd kentlerini bombalarken Kürdlere sailahsızlanmayı önermek kötü niyet taşır. Bir taraftan Kürdler silah bıraksın diyeceksin, diğer taraftan da, “Ordular ilk hedefiniz Suriye (Kurdistan)” diye savaş ilan edeceksin.
 Artık gizlisi, saklısı kalamdı bu savaşın.  “Kürdistan kuruluyor paranoyası” Kürdlere karşı top yekün bir savaş başlatmıştır.
 ‘Turkiye Suriyeye girecek’ haberleri de artık gerçeği yansıtmıyor,  çünkü Turkiye IŞID maskesiyle hep oradaydı. Ayrica girdiği yer Suriye degil KURDISTANDI. Yani, Turkiye epeydir Kurdustan'da ve Kürdlerle savaşıyor / savaşacak da...
Beylik sözlere sarılan Kürdler de, ‘Kürdler eski Kürdler değil’ diyor. Bu da dogru değil!  Zira Kürdler hala birlik olamadılar, hala Arap ve Turk seviciler egemenlerine iltifat ederek beraber yaşamaktan yana nutuk atıyorlar. Kürdler değiştikleri kadarıyla henüz bu senaryoda belirleyici bir rol almaktan uzaklar, zira henüz kendi aralarında ittifak kuramadılar. Ancak  değişim kendini dayatmıştır, gelişmeler korkutuyor olsa bile rüzgar Kürdlerden yana esmektedir, bu gelişmeler arap ve turk sevicilerinin de gözlerini açacak ve her şey aslina döner misali uyaniş ve birlik sağlanacaktır.
Sonuç:
Gerçekçi bir çözüm ancak karşı tarafın niyeti anlaşıldıktan sonra gerçekleşir. Karşıtlarınızın eşitlikçi ve özgürlükçü bir anlayışa sahip olup olmadıklarına bakın. Yani Kürdlerin eşitlikçi ve özgrülükçü olması durumu değiştirmez.  Rakibin ne niyet taşıdığı önemlidir! İyisi mi egemen sevici ve destekleyici  turkiyeci politikalarda kurtuluşu aramayalım, özgünleşip aslımıza dönelim, çünkü takkiyeci duruşa rağmen birileri Kürdlerin meclisteki varlığını kabullenmiyor.
 Nihai çözüm  bağımsız ve özgür bir Kurdistan ile mümkündür.
 Bu da hemen olacak bir şey değildir elbette. Bu hedefe varıncaya kadar arada otonomi, federasyon, konfedeerasyon gibi çözümler gerekebilir, ancak bunları talep ederken ilkelerden ve ulusal programdan ödün vermemeli.  Sınırlar ve bayrakla sorunumuz yok vb gibi ortak payda ve ortak vatan gibi egemen tezli politikalar yanıltıcı ve hedef saptırıcı, hatta milli duyguları zedeleyici ve demoralize edicidirler. Güvensizliğe itici politikalar yerine, cesaret ve güven verici Kurdistani politikalar yürütülmelidir.
 Unutulmamalı ki Türk siyasetinin temel argümanları ortak payda ve ortak vatanda tek devlet, tek bayrak ve tek dilden ibarettir.
Peki Kürd tarafı neden ‘Kendi kaderimi kendim belirlemeliyim.’ diyerek irade beyanında bulunmuyor?  Kürdler bir millet midir? Evet. Bu milletin bir ülkesi var mıdır? Evet. Bu ülkenin adı Kurdistan mıdır? Evet. O halde bu halkın da kendi ülkesinde kendisini yönetme ve silahlanma hakkı vardır ve bu hakkı da kimse vermez, ancak kendisi alır.
Birbirine zıt iki argüman ve bu zıt argümanların uzlaşmasını umduk bugüne kadar. Bunların ortak paydada uzlaşamayacağı belli olmuştur. Uzlaşmak için mutlaka birinin kendi taleplerinden vaz geçip diğerinin tezlerini savunması  ya da teslim olması gerekiyor!
Neticede taraflar çözüm denen oyalama sürecinin bittiğini ifade ettiler.
Çünkü;
TC’ye göre çözüm; Kürdler, toprak temelli bağımsızlık taleplerinden vazgeçerek anayasal vatandaşlık statüsüne razı olmalı.
 Kürdlere göre ise çözüm  ; TC egemenliği paylaşmalı, ya da işgal ettiği toprakları terk etmelidir.


Fikret YAŞAR