Kürdistan boşalıyor!
Katliam, yıkım ve göçün diyarı oldu !
Katliam, yıkım ve göçün diyarı oldu !
Oysa birkaç ay öncesine kadar umutlanmış ve özyönetimle kendi kendimizi
yöneteceğimize dair hesaplar yapmıştık.
Devletin Moğol psikozuyla Kürdün kendi kendini yönetme isteğini bastıracağını kimse düşünememişti, düşünemezdi, zira Erdoğan, dinci İran mola rejiminin sünni versiyonunu gerçekleştirmek için yapay bir barış ortamı yaratmıştı. Bu barış ortamına hepimiz kandık, "yetmez ama evet" lerle destekledik, rehavete kapıldık ve işlenen tüm suçlara da ortak olduk.
2013 Newrozunda Ocalan mesajıyla gündemimize giren çözüm sürecinin Kürdlere
fayda getirmeyeceğini, bilakis bunun devlet-Erdoğan projesi olup, Kürdleri
oyalama ve sistem içinde eritme planı olduğunu defalarca vurgulamıştık, ama
itiraf etmek gerekirse eğer, "ya tutarsa" diye de umutlanmıştık.
Şimdi savaş kapıda ve Cengizhan'ın torunları dün ne yaptıysa bugün bir
fazlasını yapıyorlar.
Kürdler hala faşist sistemin aktörlerini hendek ve barikatlarla tahrik
ederek masaya çekmeye çalışıyor. Oysa bilmiyorlar mı, Moğolların eli kalem
tutmaz, onlar ancak masayı yıkar, yakar ve her şeyi gömerler. Nitekim Hendek ve
barikat stratejisi Moğol şiddetini artırıp istilasını pekiştirirken tüm çözüm
ve barış talepleri de Sur ve Cizre'de hendeklere ve bodrumlara gömüldü.
Sur, Cizre, İdil ve sırada bekleyen Gever ve diğer yerler de var.
Sormak gerek!
Hendek savaşıyla Moğolları masaya çekmenin bedeli (!) kazanılacak haklarla
örtüşecek mi acaba..?
Kürd sorununun çözümü için ileri sürülen ve adına " çözüm süreci,
barış süreci, demokratik özerklik ve hendek " gibi projeler ne kazandırdı,
ya da kaybettirdi, diye sormak gerek.
Zira görünürde tümünün çözüm değil, yıkım ve ayrışmayı dayattığına şahit
olmaktayız.
Kobani stratejisi yürüterek Kürd kentlerini Moğollara yıktırıp ardından
dünyaya " soykırıma uğruyoruz, yardım edin" diyerek uzun vadede
soruna çözüm getirmek mümkündür belki, ancak konu mankeni olan halk henüz bu
süreci ve rolü benimseyecek milli bilinç ve dirence sahip değildir, bu nedenle
de operasyon yapılacak yerler boşalıyor, kaçan, kaçana, kimse direnmiyor.
1925 yılında devletin "Şark Islahat Planı"yla Kürdlere dayattığı
soykırım, göç ve yıkımın Kürd versiyonunu yaşıyoruz...
Ne hikmetse bize dayatılan çözüm reçetelerinin tümü devlete yaramaktadır.
Örneğin; "demokratik özerklik" reçetesi, Amerikan yerlileri ile
göçmenlerin bir arada ortak yaşamaları için B.Muckhin tarafından ortaya atılmış
bir Amerikan projesiydi. Bu proje kendi kendini yönetme gibi gösterilse de
Kürdlerin kendi kendilerini yönetmeleri anlamına gelmiyor elbette! Zira kısıtlı
yerel iktidar olanaklarıyla vesayetçi Türk demokrasisinin insafına kalan
Kürdlerin kendilerini yönetmelerine izin verilmeyeceği türklerin back
round'unda görülebilir, dolayısıyla bu projenin Kürd ve Kürdistan'a gelecek
vaat edeceğini ileri sürmek doğru olmaz.
Yani, Kürdler için projelendirilen ve adına “demokratik özerklik” denilen
sistem, Kürdistan'ın geleceğini ipotek altına almak ve Kurdleri turk, fars ve
araplara karşı mağdur etmekten başka işe yaramaz.
Türkiye’nin geneli için düşünülen bu proje ile halklara sadece insan hak ve
özgürlükleri alanında bir rahatlama getirilebilir, sistemi rahatlatmaya yönelik
olması hesabıyla da bu projenin devlet patentli olduğu tartışma götürmez bir
gerçektir. Zira Türkiye geneli için önerilen ve yerel ademiyetçi özerkliğe
dayanan bu sistem tc'nin 'Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı'na koyduğu
çekincenin kaldırılmasına uygun olup, diplomaside devletin elini güçlendirecek
bir projedir. Ancak merkezi otoriteye bağlı ve kısıtlı yerel iktidar
olanaklarını içeren bu proje Kürdistan'ın geleceğini ipotek altına alacağı için
Kürdistan için sakıncalıdır.
Dünyadaki örneklerine bakılırsa eğer, Türkiye'de uygulanması düşünülen
özerkliğin ne kadar dar kapsamlı olduğu ayrıca görülecektir. Örneğin:
İspanya'daki özerklikte halkın kendi kendini yönetme hakkı vurgulanmaktadır,
ancak buna rağmen gerçekleşmesi engelleniyor. İspanya gibi bir Avrupa ülkesinde
bu hak engelleniyorsa eğer, Göçmen psikozuyla anayurdundan uzak coğrafyada iktidar
olan faşist, gerici bir zihniyet buna izin verir mi hiç..? Üstelik, Türkiye'de
HDP tarafından önerilen modelde kendi kaderini belirleme hakkı da vurgulanmış
değil, ortak vatan ve demokrasi vurgusuyla sisteme adaptasyon ve entegrasyon
söz konusudur.
Hendek savaşıyla yürütülen Kobani stratejisi de bu ucu kapalı özerklik
projesini devlete kabul ettirme ya da masaya çekme girişiminden başka bir şey
değildir. Bunca yıkım, katliam ve göçün bedeli merkezi otoriteye bağlı kısıtlı
haklara sahip özerk belediyecilik mi, yoksa ucu özgürlük ve bağımsızlığa varan
devletleşmeye mi dayanmalıydı?
Mutasyona uğradık !
Sorun sistemden kaynaklanıyor elbette, zira sistemin projelendirip topluma
dayattığı eğitim sisteminden geçen bireyler sistemin hassasiyetlerini dikkate
almak zorunda hissederler kendilerini, bu yönlendirme de bilinçaltına yansımış
direktiflerle yürür. Kürdlerde bu etki daha fazladır, zira zihinsel mutasyona
daha fazla uğramışlardır.
Ülke'de demokrasi ordunun vesayetiyle yürütüldüğü için demokratik düzende
olması gereken ileri eğitim sistemi olmadığı gibi, siyaset ve sivil oluşumlar
da beklenen sivil inisiyatifi ortaya çıkaramamıştır, kamu kurum ve kuruluşları da
toplumsal sorunlara çözüm üretmek yerine suç üretme mekanizmalarına
dönüştürüldüğü için "devleti soyma geleneği" mübah kılındı. Zaten şer sistemin dayanağı da budur, bu
stratejiyle ayakta kalmaktadır.
Bu vesayetçi şer sistemden insani ve doğru bir çözüm beklemek mümkün
mü?
Bunun için çok iyi niyetli ya da saf olmak gerek.
Bunun için çok iyi niyetli ya da saf olmak gerek.
Bu da bedel ister..
"Cizre'de devletin bu kadar acımasız olacağını düşünemedik"
mealinden açıklama yapan D.Kalkan'ın açıklaması da iyi niyetli davrananların
hayal kırıklığına nasıl uğradığını ve ne bedeller ödemesi gerektiğini
gösteriyor.
İyisi mi, iyi niyet ve takiyeci politikalardan vazgeçip Kürdleşmek gerek,
yoksa onca yıl savaştığınız düşmanınızı tanımakta zorlanır, hayal kırıklığına
uğrarsınız.
Ondan öte sırtınızı verdiğiniz halkla da karşı karşıya gelebilirsiniz..!
Fikret YAŞAR