kurdistan tarihi, felsefe, din,

26 Mart 2014 Çarşamba

Kürdistan Zengin ve Bölünmüş Olmasaydı ..!


Facebookta El Kaideci çetelerin bazı tutsakları diz üstü oturtup enselerinden vurarak öldürdükleri videoyu görünce, şok oldum ve İslamo-fobiyi yaratan bu mahlukların sömürgeci iktidarlar üzerinden sinsice nasıl yayıldıklarını düşünmeye başladım. (https://www.facebook.com/photo.php?v=258882837616027)

Videoyu seyredince barbarların binlerce yıldır Kürdistanda talan ve katliamları insafsızca gerçekleştirmiş olabileceklerini anladım, gerçekte de durum böyleydi, ama bize pembe masallarla bu piyon mahlukların kurtarıcı olduğu anlatılmıştı, kurtuluş savaşında Anadolu’nun  kurtarıldığına inandırıldığımız gibi...
Aslında bu kan emici keneler binlerce yıldır Kurdistanın sırtından geçiniyorlardı, çünkü bu diyar zengindi, çöl ile kıyasandığında cenneti aratmıyordu.
Helmut ve Moltke yazdıkları Kurdistan gezi notlarında Kurdistanın bakir ve zengin bir yer olduğunu şu sözlerle ifade ediyor: “burada yüzlerce yıl işlenebilecek demir madeni açıkta duruyor, bu topraklarda ne bollukta madenlerin olduğunu henüz hiç bir mineralog  araştırmış değil...
Gerçekten de Kürdistan  dağları, ovaları, suları ve yer altı zenginlikleriyle dünyada eşine az rastlanır  bir  coğrafyadır.
Bu zenginlik, kadim zamanda Kürdleri ve beraber yaşadığı Mezopotamya halklarını düşünmeye ve üretmeye zorlamış ve avcı toplayıcı toplumdan tarım toplumuna geçişi sağlayan gelişmelerin ortaya çıkmasına sebep olmuştu.
Bir başka açıdan bakıldığı zaman da bu zenginlik ve kadim kültürün Kürdlere büyük devletler  kurdurttuğu de görülür, ancak bu kadim uygarlık çevredeki barbar halkların iştahını karbartmış ve  uzun süren saldırı  ve katliamlarla bu cennet coğrafya cehenneme dönüştürülmüştür.
Ne yazık ki tahribatın asılı zihinlerde yapılmıştır. Kürd kendine yabancılaştırılmış önce Arap, sonrasında da Turk efendisini sevmeye ve devşirilerek hizmetine razı olmaya zorlanmıştır. Gerçekten de binlerce yıllık esaretin sebep  ve sonuçları incelenirken karşımıza çıkan esas sorun "efendisini sevicilik" ile sağlanan zihinsel mutasyondur. Kürdistan topraklarının işgale uğraması yetmemiş gibi, Kürd’ün zihni de işgale uğramış ve kendine yabancılaştırılarak devşirilmiştir. Tarihle ve özgün kültürüyle olan bağı koparılarak hiçlik psikozu ve marabalığa itilmiştir. Bu nedenle de rolünü benimseyen bazı kesimler Kürd ve Kürdistani kimliğe ve değerlere açıktan tavır alarak sömürgecilerin değerleri ve çıkarlarını benimser olmuştur .
Arapların din kurumu üzerinden yürüttükleri zihinsel mutasyon fars ve turk egemenler tarafından da bir süre kullanıldı, ancak gelinen süreçte dinin tek başına denetim sağlayamayacağı anlaşılınca popüler olan batı kültürü de bakurde devreye konuldu.
Bilginin hızla üretilip paylaşılmasını sağlayan gelişmeler karşısında uyanan kitleyi denetim altında tutmanın bir başka yolu bulunmalıydı yani, o tezgah da hazırdı “daha çok demokrasi ve halkların kardeşliği” gibi neo-politik söylemlerle Kürd halkı anti-Kürd hedeflere yönlendirilerek enerjisi başka mecralara aktarıldı.

 “Egemenlerin yedeğinde olusturulan  "ulusal"  pencereler her zaman egemenlerin egemenliklerinin güçlenmesini sağlamıştır.”  Diyen Sayın Hasan Doğan,  haklı bir noktaya parmak basmıştır.

Gerçekten de zihinsel mutasyondan kaynaklı “kendine yabancılık” egemenlerin dayatmasıdır, bu nedenle de ulusal değil, ya ümmetçi, ya da enternasyonalist yönelimle başkalarına hizmet ediyoruz. Bu kısır döngüden kurtulabilmemenin ve kendine hizmet edebilmenin tek çıkar yolu da kendini ve tarihini bilmektir.

Tarihini bilmiyorsan başkalarına hizmet edersin!
Arap ve diğer barbar istilacı kavimlerin Kurdistan coğrafyasına nasıl-niçin geldikleri iyice anlaşılmadan hipnozik etkiden kurtulmak mümkün değildir. Bu nedenle Kürdlük aşkı olan (!) her Kürdün öncelikle kendi tarihini iyi bilmesi gerekiyor.
Bilinmelidir ki, Kürdistanda en büyük tahribatı yapan işgalci-ganimetçi kavimler Arap yarımadasından gelmişlerdir.  Yani bugün Suriyede o videoda örneklerini gördüğümüz El Kaideciler dün de başka isimlerle buradaydılar.  Söylemleri aynıydı; “ Bizim gibi düşünmeyenlerin canı, malı, namusu helaldir !” Yani Xwoda için değil, kendileri için buradaydılar...
Din maskesiyle gelen bu barbarların aslında ganimetçi bir anlayışla tahribat yaptıklarını bugün daha iyi anlıyoruz.  Bugün olduğu gibi dün de Kürdistanın tümünde  Kürdlerin canı, malı ve namusunu ganimet saymışlardı. Bugün olduğu gibi, dün de direnişle karşı karşıya kaldılar ve ama ne yazık ki her dönem olduğu gibi bugün de yenilginin mimaları yine devşirilmiş hayinlerdir, işgalciler değil.
Kürdler dün de, bugünde istilacı kültürlerin vesayetinde kaldıkları için bölük pörçük...
KCK ve PYD’nin Kobanideki barbar kuşatmasına karşı yardım çağrılarına Kürdlerin gereken ilgiyi göstermemesinin nedeni de bu bölünmüşlüktür.  Çünkü PKK ve PYD’nin Mit-Ocalan söylemli işgalciye yaranma politikaları gelenekçi Kürdlere güven vermiyor,  gelenekçi  Kürdlerin yürüttüğü politikalar da PKK ve PYD’ye güven vermiyor.
“Hal böyle olunca, mal da, can da elden gider...” misali Kürdlerin hali pür-melal, zira politikaları vesayet altında, düşmanalarınca belirlenmektedir.

"Vesayet ve himaye altına giren bir toplum istiklalini yitirir."

Dikkat edilirse eğer, dün de bugün de işgalciler Kürdün tarihi mirasları ile bağlarını koparmak için yoğun uğraş vererek vasiliğine soyunmuştur.
Araplar Kürdistanı işgal etmeye başladıkları 7.y.y. ortalarında dini vesayeti egemen kılarak Kürdçe konuşanları cezalandırmaya başlamış, kütüphanelerdeki eserler halifelerin emirleriyle yakılmış ve yerlerine Arap dili ve yazısı zorla kabul ettirilerek yeni bir dil ve kimlik dayatılmıştır.
Arap imhasında kurtulabilen eserler ise sonrasında bölgeye gelen barbar Orta Asyalılar tarafından aynı yöntemler kullanılarak tamamen ortadan kaldırılmıştır. 
Ve yine dikkat edilirse eğer, Arap cihadı daha çok Kurdistana uygulanmıştır!

Bu arada sayın Kadir Amaç'ın facebooktaki paylaşımını hatırladım, sanki bugün içimden geçenleri okumuştu!
 "Kahrolsun Siyasal İslam kardeşliği! 
   kahrolsun Sosyalizim kardeşliği! 
  Yaşasın akıl, bilim ve adalet kardeşliği! 
 Yaşasın Kürdistan halkının ,özgürlük ve bağımsızlık davası!" 
Saadede gelelim:
Kürdistandaki zenginlik batılıların da iştahını kabarttığı için 1.dünya savaşı sonrasında bölgedeki sınırlar yeniden çizilerek yeni devletler oluşturuldu, ama Kürdlerin efendileri değişmedi. Devşirilmiş olmaları statü ve egemenlik kurmalarına mani olmuştu. Sonrasında dörde ayrılan Kurdistanın her parçası egemenine kısa sürede tabi olmuş ve ufak tefek başkaldırılar dışında kayda değer bir gelişme olmamıştı, zira zihinsel olarak mutasyona uğramış her parça kendi efendisine hizmeti görev bilmiştir.

Bölünmüşlük ve devşirilme psikozu Kobani, Amed, Hewlér ve Mahabat’ta devam ettiği sürece Kurdistanda emelleri olanlar kullandıkları piyonlara Kürdün malı, canı ve namusu  ganimettir, diye fetva vereceklerdir.
Kısacası;
Zenginlik ve bölünmüşlük sebebidir mağduriyetimizin, vesselam.

Fikret Yaşar