kurdistan tarihi, felsefe, din,

2 Kasım 2013 Cumartesi

Kürdler Neden Devlet Olamıyor ?


Iraktaki kazanım ve Suriye'deki  gelişmeler sonucunda Orta doğu gündeminde önemli bir aktör haline gelen Kürdler devlet olma yolunda önemli adımlar atmaktadır.
Dünyada on bin nüfuslu topluluklar devlet olurken kırk-elli milyon nüfusa sahip Kürdlerin bugüne kadar devlet olamamaları büyük bir talihsizliktir elbet, ama neden engellenmiş ve neden engellenmek istenmektedir, bunu anlayabilmek için geçmişe dönüp bakmak gerekiyor.
 Tarihsel boyut ve din etkisi:
Tarihsel, sosyal, ekonomik, siyasal ve dine dayalı nedenleri olan bu sorunun belki de  son evresini yaşıyoruz, ya da öyle sanıyoruz.  Kısacası umutlanıyoruz, ancak legal siyaset yürüten Kürdlerin devlet istememeleri  ve  sömürgeci tezler çerçevesinde demokrasinin nimetlerinden faydalanmaları gerektiğine dair politik manevralara kanmaları da bu yönlü umutlarımızı yaralıyor.
Sorun yeni değil.
Mezopotamya medeniyetin beşiği olarak bilinir. İlklerin yurdudur Mezopotamya, ilk defa devlet fikri ve buna sebep olan ilişkiler ağı burada oluşturuldu.  Avcılık ve toplayıcılıktan tarıma geçilerek yerleşik yaşamın temelleri burada atılarak düzenli  kolektif  yaşama  geçildi. Kurulan şehir devletleriyle ilk defa bu topraklarda kurumsallaşma gerçekleşti.
Platon:” Devlet olma insan olmanın gereğidir.” Der. Aynı zamanda  en iyi devletin bir ütopya olduğunu, ama her kesin böyle bir devleti var sayıp onun kanunlarına göre yaşaması gerektiğini de vurgular. Zagros toplulukları belki en iyi devleti kuramamışlardı, ama insan olmanın gereklerini yerine getirerek şehir devletlerini kurdular.
Bu topluluklar Aryan boylarını oluşturan Sumer/Somer, Elam ve diğer Zagros topluluklarıydı, yani Kürdlerin atalarıydı. Uygarlığa katkılarından dolayı övgü hak eden bu Zagros topluluklarının Kürdlerin ataları olduğunu batılı araştırmacılar söylemektedirler. İsveçli Tarih Profesörü Aron Borelius “ Sanat Tarihi” adlı eserinde Sumerlerin dış görünüşlerini, yani fiziksel özelliklerini öne çıkararak Ari olabileceğini, kuzeydeki Zagroslardan güneye indiklerini söylüyor. Sumerlerin dağlı bir halk ve bu dağların da Zagroslar olduğunu arkeolog Hans Kayser, Sumerolog Kramier ve tarihçi Simo Parpola da söylemektedir.
Zagros topluluklarının yarattığı uygarlık düzeyi devletleşen tüm diğer dünya topluluklarına örnek teşkil etmiş ve bu uygarlıklardan yararlanmışlardır. Yani yerleşik yaşam ve devletleşmenin öncüsü bu coğrafya ve burada yaşayan topluluklar olmuştur, ancak bu döngünün Arap İslam işgalinden sonra değiştiğini ve çöl kültürünün dine baskın gelerek kalıcı bir deformasyona yol açtığını görüyoruz.
Bu süreçten sonra bölgedeki  yerli halklara karşı din kullanılarak sosyo-demografik yapı değişime zorlanmıştır.
Ümmet birliği hikayesiyle sosyo-demografik deformasyona uğrayan Kürdler zihnen Araplaşırken,  gayri Müslimler de soykırımlarla teslimiyete zorlanmış ve bölge tümüyle iktidarı kaybetmiştir.
Bu  durum yeni kültürü kabul etmek zorunda kalan Kürd liderlerde özgür geleceğe koşmak yerine,  başkalaşma ve teslimiyet eğilimine sebep olmuştur.  Emevi,  Abbasi, Selçuklu ve Osmanlı dönemi Kürd isyanları incelendiğinde ; Kürd liderlerin halife ya da saray arasındaki köprüleri yakmadıkları, Kürdistan ve halkın özgürlüğü yerine  kendi pozisyonlarını güçlendirmeyi,  itibar ve iltifat koparmayı düşündükleri görülmektedir. Her isyan sonrası yenilgi veya teslimiyet daha düşük düzeyde bir statü ile ilişki kurmanın yolunu açmış ve umutlar bir başka bahara ertelenmiştir.
Geleneksel Kürd isyanlarında olduğu gibi günümüzde yaşanan son isyanda da bu zaafın sergilendiğini üzülerek seyretmekteyiz.
Devlet olamamanın tarihsel boyutunu incelerken özellikle şu gerçek dikkat çekiyor ! Kürdler kendilerinden çok işgalcilerine hizmet etmeyi tercih etmişlerdir ! Yani teslim olduktan ya da istilacı güçlerin hegemonyasına girdikten sonra güç ve birikimlerini işgalcinin hizmetine sunmuş ve kalıcı olmalarını sağlayarak devlet olma şanslarını yitirmişlerdir..!
Cumhuriyetin kuruluş sürecinde de Kürdler emir, komuta zinciri ve yönetim kademelerinden uzaklaştırıldıktan sonra  imha, inkar ve soykırımla hiçlik psikozuna itilmiştir. Kötü muameleyle devlet olma yetenek ve cesaretleri yok edilen Kürdler  egemene tabi olmaya zorlanmıştır.  Kamusal alanda rol almanın tek bir şartı vardı, o da “ne mutlu turkum” diyebilmekti, bu politikayla Kürdlerde hiçlik duygusu yaratılarak geçmişinden koparılmak istenmiş ve  egemenine özendirilmiştir. Bunun da sonucunda Kürdler hiçlik psikozu içinde iktidar ve devlet olma fikrinden vazgeçmiştir.
TC, Arapların bin yıl yürüttüğü kimliksizleştirme operasyonunu yeni bir versiyonla  uygulayarak Kürdleri zihnen formatlarken dini katalizör gibi  kullanmasını da ihmal etmemiştir. Atatürk’ün başta  Kürdleri ve diğer halkları sistem içinde eritmeye çalışırken ileri sürdüğü  " Turk İslam kardeşliği, misakı milli, sınırların değişmezliği, ortak vatanda, ortak paydalarda beraber yaşama" dair argümanlar -ne yazık ki- bugün Kürd siyasiler tarafından dile getirilerek bir kez daha devlet olma şansı ertelenmeye çalışılmaktadır.
Bediuzaman Said-i Kurdi aynı hataya düşerek devlet olma şansını ertelemişti.  Said-é Kurdi Şeyh Said isyanında kendisine danışan Kör Hüseyin paşaya :  “ Müslüman Müslümana kılıç çekmez!“  fetvasını  vererek diğer Kürd siyanlarında olduğu gibi inançsal değerin milli değere baskın çıkmasını sağlayarak isyan kuvvetlerinin dağılmasına sebep olmuştu.
Buna karşılık dindar oldukları halde milli düşünen Kürd şahsiyetler de yok değil... 
Şeref Xan 1596 yılında yazdığı şerefnamede “ dini, bizzat peygamber tarafından Kürdlerin başına sarılan bir musibet “ olarak sorgular. 
Ehmed é Xani de, “Mem u Zin Destanı”nda , “ Arabistan'dan, Gürcistan'a kadar Kürd vatanıdır, ama ne zaman Pers okyanusu, Türk denizi kabarsa kan içinde boğulan Kurdistandır.” Der. Bu yüzden de   Kürd halkının mefaatlerini koruyacak bir devlet ve kralın olmasını şiirlerinde işlemiştir.
“…Ez mame di hîkmeta Xwedê da,
Kurmanc-i di dewleta dinê da,
Aya bi çi wechî mane mehrûm?
Bîlcumle ji bo çi bûne mehkûm?...”
………
“Ger dé hebuya me ittifaqek,
Vék ra bıkıra me inqiyadek,
Rom u Ereb u Ecem temami,
Hemiyan ji me ra kiriba xulami,
Tekmil dıkır me din u devlet,
Tehsil dıkır me ılm u hikmet…”

Xani, Kürd beylerine: “ Ey beyler,  gelin birlik olun ki, bizim de bu mavi gökyüzü altında bir devletimiz, tahtımız, tacımız olsun”. Demekten de geri kalmamıştır...
Devlet projesi milli bir projedir, dini değildir.
Ancak ne acıdır ki bu projenin  temelini atan Xani’yi henüz anlamakta zorlanıyoruz.
Sonuç; Sanırım tarih tekerrür ediyor, egemen kimliğe özenti ve adaptasyon  Kürdleri bir daha  “devlet olmak “ isteğinden vaz geçiriyor. 
Kendimiz olmayı öğrenmeden devlet olmayı da beceremeyeceğiz, vesselam.
 (devam edecek)

Fikret Yaşar
Kaynak:
*Kurdistan tarihi – E.Xemgin
*Kürrtler ve Türkler – A.ÖZER
*Tarih ve Uygarlık -  Şerfhan Ciziri
*Kürtler – Bazil NİKİTİN