kurdistan tarihi, felsefe, din,

8 Kasım 2018 Perşembe

Yerel Yönetimler, Demokrasi ve Kentleşme



Yerel yönetimlerin siyasi gerekçesi demokrasinin kaynağı ve beşiği olmasında yatmaktadır.
Yerel yönetim; Merkezi yönetimden kısmen ayrıdır, yani kendini yönetme yetisi olan ve karar organlarını seçimle iş başına getiren yerel organizasyonlardır.
Bunlara en iyi örnek Belediyeler, İl Özel İdareleri ve köylerdir.
Günümüzde yerel yönetimlerin işleyişinde demokratik kültürün seviyesi önemli rol oynar.  Halkın karar ve uygulama süreçlerine sağlıklı bir şekilde yerel yönetimlere katılması, ancak demokrasi kültürünü özümsemesiyle mümkündür, aksi takdirde yerel yönetim sorunlar ve rant mekanizmasına dönüşür. Bundandır ki demokrasi arayışlarında halkın karar sürecine katılması fikri ortaya çıkmıştır.
Batı demokrasilerindeki pratiğe baktığımız zaman, sermaye ve bilginin dünyada serbest dolaşımı, paylaşılması, küreselleşme ve kendini yönetme eğilimlerinin geliştiği görülecektir. Hatta uluslararası ilişkiler/diplomasi bile bu gelişmelerle değişim, dönüşüme uğramış ve bunun sonucunda da daha insani ve yaşanabilir bir dünyanın yaratılmasına katkıda bulunulmuştur. Bu aynı zamanda sanayi toplumundan bilgi toplumuna geçiş sürecini hızlandırmış, merkezi yönetim sistemlerinden güçlü yerel yönetimlere, temsili demokrasiden katılımcı demokrasiye doğru bir evrilmeyi de beraberinde getirmiştir.
Batı, demokrasinin yeniden tanımlanmasını tartışıyorken, biz bilgi toplumunu dinamize eden teknolojinin etkin bir şekilde kullanılıp, demokratik yol ve yöntemlerin geliştirilmesi hususunda çaba sarf edeceğimize yasaklara başvuruyoruz. Demokrasi zarar verir düşüncesiyle İnterneti kısıtlıyoruz. Oysa bilgi çağının teknolojik imkanlarından faydalanan toplumlarda küreselleşmeyle beraber büyük gelişmeler sağlanmış, toplumların yapısı, işleyiş ve biçimleri ileriye doğru değişmiştir. Bu değişimler yukarıdan aşağıya doğru kentler, yerel yönetim birimleri ve yerellik kavramının değişimini de beraberinde getirmiştir. Şöyle ki; Demokrasi, hem bilgi toplumuna giden yolda önemli bir nitelik, hem de devletlerin dönüşümü aşamasında alternatif bir çözüm ve çıkış noktası yaratarak halkın kendi gücünü ve kimliğini kazanmasına sebep olmuştur.
Şüphesiz demokrasinin yeniden tanımlanmasının tartışılması fayda sağlayacaktır.  Zira genel kanı; Yerel yönetimlerin doğası gereği katılımcı, demokratik ve denetlenebilir olduğu, bu nedenle de yerel yönetimlerin demokrasinin beşiği ve kaynağı sayıldığı yönündedir. Ancak halkın karar sürecinde yönetime doğrudan katılma ve denetim olanaklarını geliştirerek demokrasi ve hizmetlerde verimliliği ve sürdürülebilirliği geliştirmeye çalışması bu kültürü özümsemesiyle mümkündür. Ya bu kültür yoksa ? Şüphesiz bu kültür değişim ve dönüşümde belirleyicidir. Bunu da test etmek gerek. Bunun için seçimin niteliği ve temsil ilkesinin geçerliliği sürecinde halkın yerel yönetim süreçlerine katılımı ve bağımsız karar verme yetkisi sınanır. Sistem demokratik değilse eğer, halk devlet karşısında güçsüz ve korkuyor demektir.
 Kentleşme:
İnsanlık tarihine baktığımız zaman kentleşmenin yerleşik hayat, iktidar ve nüfus hareketleriyle başladığını görürüz.
Modern anlamda kentleşme ise sanayi devrimiyle gerçekleşmiştir.
Sanayi devrimi sonrasında kentleşmeye etki eden faktörlerin başında nüfus hareketleri, ekonomi, sosyolojik faktörler ve fiziksel gelişmeler gelir.
Nüfus hareketleri analiz edilince sanayileşmeyle beraber köyden kente nüfus akımının başladığı, iş gücünün tarım sektöründen sanayi sektörüne yöneldiği, akabinde alt ve üst yapısıyla modern kentleşmenin gerçekleştiği görülür.
Köyden kente başlayan nüfus akımı domino etkisi yaparak meslekleşme, bütünleşme ve diğer süreçlerde kent aidiyetiyle yeni bir yaşam tarzını oluşturmuştur. Artan nüfus kentlerin fiziksel siluetini değiştirdiği gibi, iç ve dış dinamiklerle büyüyen nüfus kırdan farklı fiziki bir yapılanmayı da beraberinde getirerek sosyalizasyon hizmetlerinin gereği kurumsal mekânlar, parklar, bahçeler ve sosyal donatı alanlarının yapılmasına olanak sunmuştur.
Tabii ki tüm bu gelişmeler kurumsallaşmayı ve kamusal görevler-hizmetlerde artışı da beraberinde getirmiştir.
Nüfus arttığı zaman ihtiyaçlar artar, ihtiyaçlar arttığı zaman hizmetler de artar. Bu evrede kaynaklar sorgulanır. Bu da nüfusla ihtiyaçların, kaynakla ihtiyaçların, teknikle ihtiyaçların ilişkisinin bir dengede yürütülmesini zorunlu kılıyor. Aksi dengesizlik durumunda artan nüfus sorunlara sebep olacaktır. Bunlar; fiziki alanda konut sorunu, gecekondulaşma, çarpık kentleşme, çevre tahribatı ve çevre sorunlarına, sosyal alanda da eğitimdeki yetersizlikten kaynaklı işsizlik, suç oranının yükselmesi ve çevresel değerlerin bilinçsiz kullanımı vb gibi diğer sosyalizasyon hizmetlerinin eksikliğine sebebiyet vereceğinden kentleşme sorunlu olacaktır.
Denge sağlandığında, çevre ve teknolojik imkânların da rasyonel kullanımı meyvesini verecektir. Çünkü çevre toplumun yaşamını sürdürebilmesi için temel ihtiyaçları barındırır. Teknoloji de çevresel alanda bulunan kaynaklardan daha iyi yararlanılabilmesi için gerekli olan araç, gereç ve bilgiyi kapsar. Dolayısıyla sürdürülebilir modern bir kentleşme nüfus, ihtiyaçlar, kaynaklar ve teknik imkânların dengeli ilişkisiyle mümkündür.
Bugün dünyada yaşanan savaşların ve huzursuzluğun sebebi kaynaklara sahip olma, sevk ve idare etme dürtüsüdür.
Bulunduğunuz ülke ve kentte çarpık kentleşme, çevre tahribatı, kirlilik, işsizlik ve suç oranlarını analiz ederek refah düzeyinizi ve ne kadar güvende olduğunuzu görebilirsiniz! Ortaya çıkan sonuç sistem ve yöneticilerin niteliğini de ortaya çıkaracaktır.
Anonim bir-iki deyiş vardır! Hadis olduğu da söylenir, her neyse, ama dikkate değerdir!
Şöyle ki; “Nasılsanız öyle idare olursunuz!”
Bir diğer rivayete göre de Musa Tanrıya sormuş:” halk diyor ki Tanrının bizi sevip sevmediğini nereden anlarız?”
Tanrı :” Musa, halkın yöneticileri iyiyse seviyorum, kötüyse kızıyorum.” Demiş.
Kentinizi ve kendinizi seviyorsanız iyi yöneticiler seçin.

Fikret YAŞAR

Kaynak:
-“Sayıştay dergisi 57.sy.”
-“Yerel-Küresel Döngü” Prof. Dr. A. Özer