“ Benden sonra halifeler, onlardan
sonra emirler, sonra sultanlar, sultanlardan sonra da tiranlar gelecek…” Hadis
İslam’da hadis geleneği Mesihsel
inançtan kaynaklanır. Dolayısıyla bazı hadisler peygamberin ölümünden sonra
derlenip düzenlenmiştir. Bu gelenek daha çok İslam’ın 2.Y.Y.da Emevi Hanedanlarının
dönemine denk gelir.
Peygamberden sonraki orta çağ ve
yakın çağ dönemlerinde İslam’ı siyasal yönden halifelik kurumu temsil ediyor ve
yönetiyordu.
Halifelik, “ vekil, halef, ardıl ya da sonradan gelen”
anlamlarını taşır. İlk defa İslam öncesi
Arabistan’da kullanılmıştır. Kur’anda Adem ve Davut peygamber bahislerinde
geçer. Davut için, “ seni yeryüzünde
halife kıldık, onları adaletle yargıla…” diyor. Davut Museviler, İseviler ve
Muhammediler, yani Müslümanlar için peygamber sayılır. Ayrıca kraldı, orta çağda
siyasal ve dini otoritenin temsilcileri hem hükümdar, hem de peygamberdi.
İslam tarihinde önemli rol
oynayan halifelik peygamberin ölümünden sonra etkili olmuş ve Ebubekir’in bu
makama seçilmesiyle başlatılmıştır. Yani peygamberlikten sonra siyaset ve
otoritenin yürütülmesi için başlatılan halifelik kurumunun ilk temsilcisidir
Ebubekir. Bu nedenle de kendisine ‘Halifet-ul Resul Allah’, yani Allah’ın Resulünün
vekili denmiştir. Ondan sonra Ömer bu makama
getirildi. Ömer seçildiğinde kendisine ‘Halifet-ul
Allah’ diyenlere karşı çıkarak, “ bu makam Davut’a aittir, ‘Halifet-ul Resul
Allah’ makamı da Ebubekir'e, dolayısıyla bana ancak ‘emiril mu’minin - muminlerin komutanı ’ diyebilirisiniz,”
demiştir.
Halifelik makamındaki kişilerin yönetimle ilgili uygulamaları kendi seçimi değil, bir üst otorite olan
Alah’ın direktifleri olduğunu topluma
kabul ettirmesi bu kurumun kabulünü ve uzun süre devamını sağlamıştır. Ayrıca yöneten halife
başarısızlığından dolayı eleştirilmezdi, karşılaşılan durum kaderden sayılır başarısızlık da toplumsal
reaksiyonlara ve topluma mal edilirdi.
Özellikle dört imamdan sonra
gelen Emevi ve Abbasi halifelerinin bu kurumu Allah adına devralıp sorumluluk
yüklendiklerini göstermeleri dikkat çekicidir. İlginç olan dört halifenin
kullanmadığı ‘Halifet-ul Allah’ unvanının
ardılları tarafından kullanılmış olmasıdır. Bu unvanı ilk defa Emevi halifesi Abd-ul
Melik (685-750) kullanarak kendi döneminde emperyal bir politika gütmüştür.
Arapçayı resmi dil yapıp ilk defa da altın sikke bastırmış ve merkezi
bürokrasiyi geliştirerek egemenlik sınırlarını genişletmeye çalışırken Bizans,
Afrika ve Mezopotamya’daki kavimlerle savaşlara girişmiştir.
Emevilerden sonra Abbasilerde de
‘Halifet-ul Allah’ unvanını Halife
Me’mun (813-833) kullanmıştır. Me’mun devlet otoritesinin dinsel otoritenin üstünde
olması gerektiğini de ileri sürmüş, ancak geleneği değiştirememiştir.
Daha sonra Abbasi halifesi El
Naşir (1180-1025) Allah’ın vekili olduğunu ileri sürerek Vatikan benzeri
bir devlet kurmak istemiş, o da
başaramamıştır.
Görüldüğü gibi “Halifelik” unvanını
kullananların bir kısmı otoriteyi direk Allahtan devraldıklarını söyleyerek meşruiyet kazanmaya çalışan despotik tiplerdir.
Oysa Sünni din otoritelerine göre “halife”, peygamberin maddi ve manevi
mirasçısı olup, din kurumu ve siyasal toplumun yaratıcısı, peygamberin vekili
ve halefi demektir.
Erdoğan bu makama layık mıdır ?
Demokrasiyi hedefine ulaşmak için
kullanan Erdoğan yeni bir dini kuşak yaratmak ve bu potansiyeli nihai hedefine varmak, yani halife olup
İslam dünyasını yönetmek ve dünyaya hükmetmek
için kullanmaktadır.
İsrail karşıtı söylemlerle
Müslümanların gönlünü fetheden Erdoğan sarayları ve camileri gösteriş amaçlı değil,
İslam dünyasında prestij kazanmak ve Müslümanlara liderliğini kabul ettirmek
için yapıyordur. Bin odalı saray yaparken de mensup olduğu toplumun tarihsel
geçmişiyle kendisini ilişkilendirerek Osmanlı dönemini ve Osmanlının dayandığı
dini otoriteye özenti duyduğunu açıkça göstermiştir. İstanbul’da inşa edilen
mega caminin avlusunda kendi türbesini yaptırması, Işıd, El Qaide, El Nusra ve
diğer radikal İslamcı örgütlerle dirsek temasında yürüttüğü eylem ve söylemlerle de ortak hedeflerinin halifelik
ve İslam iktidarı olduğu artık gözlerden kaçmıyor.
Aslında Erdoğan fiilen Halifedir.
AKP’lilere kalırsa 7 Haziran 2015'ten sonra başkan, sonrasında da halife olacaktır. AKP’liler, İslam dünyasının
birliği için halifeliğin şart olduğunu
söylerler. Avrupalıların AB çatısı
altında bir Hıristiyan birliği yaratarak
papa liderliğinde diğer inançlara üstünlük sağlamasını ve buna
mukabil Müslümanların başsız kalmasını eksiklik sayıyorlar.
Müslüman dünyasına baktığımızda
da Lübnan, Gazze, Sudan, Myanmar, Endonezya ve Arap ülkelerinde “ halife
Erdoğan” diyen insanların sayısı azımsanacak gibi değil.
Arkasında böyle bir destek bulan
Erdoğan’ın halifeliğini batılılar da destekler. Zira epeydir batılılar
Müslümanların kendi kontrollerinde olmasını istemişlerdir. Müslümanları kontrol
edebilmenin en kolay yolu da onları tek bir lidere bağlamaktır. Bu da ancak
halifelikle olur. Böyle olunca batılılar kendi kontrollerinde bir halife
seçmek düşüncesiyle Erdoğan’a
şans tanıyabilirler. Adam zaten fiilen halife olmuş, geriye bunu resmen
onaylamak kalır, bu da zor değil.
Bilirsiniz, TC kurulduğu ilk
yıllarında halifelik kurumunu 1924’e kadar devam ettirmişti. Hatta Atatürk, “ hilafet kurumu TBMM de
mündemiçtir,” yani bu makamı meclis
oluşturmaktadır, diyerek, hilafetin bu toplum için önemli olduğuna dikkat
çekmişti. Atatürk böyle demişse mesele yok. Yani meclis istediğinde bu yetkiyi
birine devredebilir.
İşte bu nedenle 7 Haziran 2015 seçimlerinin sonucu büyük önem arz etmektedir. Zira sonuç toplumu bir yol ayırımına
getirecektir. Ya tarihin karanlık koridorlarına geri dönülecek, ya da ileriye
doğru bir hamle yapılacaktır.
Şayet HDP barajı aşmazsa ileri
sürüldüğü gibi AKP 400 vekil ile hedefine doğru yol alacaktır. Bu hedefte
görünen başkanlık sistemi olsa bile ardı sıra halifelik ve sonrasında tiranlığın
geleceği muhakkaktır.
Zira Erdoğan, “ Biz bu yola
kefenimizle çıktık, ya kazanmak, ya da
şehit ölmek…” ifadeleriyle çok
kararlı ve engellenemez olduğunu
göstermeye çalışmaktadır.
Hatırlarsınız, Arap dünyasına
yönelik Kahire konuşmasında da, “ geleceği birlikte kuralım” çağrısı yapmış ve bu önerisi Arap alemince olumlu karşılanmıştı. Sonrasında Halit Meşal’in: “ Üstat, İslam
dünyasının liderisin ve buna şükret .” demeci
geldi.
AKP Siirt İl Başkanının : “
Halife geliyor, hazır olun...” tweetti de boşuna değil.
Sonuç: Erdoğan Başkan olursa
peşinden halifeliği de isteyecektir.
Sonrasında tiran olur mu, onu da
zaman gösterecek…
Fikret YAŞAR