Yenilenmek için değişim gerek,
değişim için, eğitim şart..!
Değişen dünya ve hayat koşulları akla
ve bilime iltifat edip, sorgulama ve araştırmayı dayatıyor, bu da esaslı
projeler üretip toplumla buluşturmayı sağlıyor.
Bunu başarabilirsek eğer, gelişen batı toplumları gibi aklı ve bilimi egemen kılarak gelecek nesillere deneysel bir miras bırakabiliriz. Ancak görünen köy yakın gelecek için umut vermiyor.
Bizim gibi geri kalmış toplumlarda insanla uğraşmanın, eğitim ve öğretim işinin zorluğu üstüne tartışmalar sürerken, gelişen toplumlarda öğretme ve eğitme işinin kolaylığı gözler önüne sergileniyor. Çünkü gelişmiş toplumlar, eğitim ve öğretim sistemlerinde aklı ve bilimi referans almışlar.
Bazı eğitimcilere göre öğreten, ne öğretmesi gerektiğinin farkındaysa, liyakat sahibiyse, nasıl öğretmesi gerektiğini biliyor ve konuya da hâkimse eğer, bildiklerini aktarabilir. Buna göre öğretme bir bilim, öğretmen de bir bilim adamıdır.
Bir başka görüşe göre de, öğretenin
özel yeteneklerinin olması gerekiyor ve bu özel yetenekleri bir sanatçı edasıyla
pratize ederek, öğretme işini daha anlaşılır hale getirebiliyorsa, öğreten aynı zamanda bir sanatçıdır. Bu iki iddiayı yan yana getirdiğimizde öğretmen hem sanatçı, hem de bilim
adamıdır, diyebiliriz. Çünkü öğretmen; Sanatını sergileyerek, bilimini öğreterek, eğitim hizmetini kontrol eder. Ancak bu iki
özellik insanla özdeşleştiğinde onu tamamlayan esas ayağın karakter olduğu da unutulmamalıdır. Zira kişi ne kadar bilgili ve ne kadar sanatçı olursa olsun sahip olduğu kişilik
özellikleri yaptığı işi değerli kılar, dolayısıyla öğretme işi yalnızca öğretenin
kendi sahasında yeterli olması değil, kişiliği de önem kazanır. Öğretme
sırasındaki tutumu, tavrı ve genel kişilik durumu yeterli değilse, öğrenciler
üzerinde etkiye sahip olamaz.
Sonuç: Güçlü karaktere sahip bir öğretmen hem bir
sanatçı, hem de bir bilim adamıdır.
Ayrıca, aynı zamanda "bilginin" elçisi olmaktır, öğretmenlik.
Bilgi ise mikrodan makroya tüm canlı ve cansız varlıkları var eden, şekillendiren, programlayan, yani kader biçen, biçim kazandıran, değişim dönüşüme tabi tutan, zamanlayan, formüle edip şifreleyen ve bize şah damarımızdan daha yakın olan güçtür. Her atom, her molekül ve her zere-i mıskalda şifrelenmiş bilgi vardır, her bir şifre farklı bir oluşuma ve kimliğe sebep olmuştur.
Varoluşun sebebidir bilgi!
Bu varoluş hikayesinde insanın
farklı bir role sahip olduğunu görüyoruz. Bu rol bilgiyi işleme ve dönüştürme
rolü, bu da ona tanrısal vekaleti, yani yaratıcı rol kazandırıyor. Nitekim kutsal kitapta der ki
(Bakara 30):’ yeryüzünde kendime bir halife/vekil tayin ettim.’ Ancak bu
tanrısal vekâlet yetkisini kullanabilmenin tek yolu bilgiyle tanışma, özümseme
ve aydınlanma, yani ham halden mamul hale gelmedir.
İşte bu ham hali mamul hale
getiren aktör yönetim kadrosu, öğretmen ve
Kısacası bilgi; İnsanı insan eder.
Geçen cumartesi günü “Yüksekova’daki ÖZEL Matematik Bilim
Kursunda” (Final Dershanesi) 2021
yılı üniversite seçme ve yerleştirme sınavlarında başarılı olan
gençlerle buluşma toplantısına katıldım.
Tıp, mühendislik, hukuk ve diğer
bölümleri kazanan öğrencilerin sayısı sevindirici düzeydeydi ve bu nedenle de
Yüksekova adına gururlandım, zira okumaktan, bilgilenmekten başka şansımız
olmadığını düşünüyorum, bizi içinde bulunduğumuz mağduriyetlerden ancak eğitimdeki başarılar kurtarabilir.
Eski adıyla dershanelerin, yeni
adıyla kursların bu başarıdaki rolleri yadsınamaz.
Dershane/kurslarımızın başarıya süreklilik kazandırabilmeleri için, devlet okullarıyla rekabet koşullarında yerelde uyum sağlamaları gerektiğine inanıyorum. Çünkü bu uyum ilçenin eğitimdeki kalite standardını belirleyecektir. Bunun için kadro, kaynak ve mekân gibi faktörlerin güçlü bir iletişim ve donatıya sahip olması gerekiyor. Dershaneler birliği yönetimiyle taçlandırılıp toplumun özel öğretim kurumlarına olan güveni sağlanmalıdır. Ayrıca bu kurumları yerel rekabet koşullarında toplumsal değer ve sorumluluklarımızın bilinciyle geliştirip markalaştırmak arzusu da taşımalıyız, zira başka türlü bilinç düzeyi gelişmiş, sorgulayan, araştıran, proje üreten ve sorunları demokratik platformlarda demokratik çözümler üretme başarısı gösteren bir toplum olamayız.
Gever’ in eğitim hizmetlerinde daha çok başarıya ihtiyacı var.
Daha çok başarıyı kazanabilmenin yolu eğitim kurumlarında
analitik düşünme yönteminin öğretilmesiyle mümkündür, bu yöntemin daha çok dershanelerde ortaya çıktığını görüyoruz, zira dershanelerde öğrenciler daha özgür ve öz güvenle davranıyor, yani -öğrenciler- okuldaki katı disiplin ve cezalandırmaların dershanelerde esnetildiğinin
farkında ve bu nedenle de kendilerini ifade edebilme rolünü cesaretle
sergileyebilmektedirler. Bu da öğrencileri daha aktif, başarılı ve üretken yapmaya
yetiyor.
Dolayısıyla, özgür ortamlarda güçlü
kaynak, güçlü kadro ve doğru mekân arzusuyla gençlerimizi buluşturduğumuz zaman
özgün birey ve başarıyı yakalamak mümkün olur.
Öğretmenlerimizin de aidiyet
fikriyatıyla ekonomik kaygı düşünmeden sistem içinde pozitif değişimler
yarattıklarına şahit oluyoruz, aksi takdirde gelişmiş batının sosyo-ekonomik
imkanlarıyla yarışta bu denli başarılı olunmazdı.
İl birinciliğinin Yüksekova’da
olması da ayrıca takdire şayan bir gelişmedir, zira il ve ilçe olanakları
kıyaslandığında il her zaman avantajlı durumdadır. Buna rağmen; İlçe imkanlarıyla güçlü
eğitim kadrosu, zengin kaynak, doğru
mekan ve rasyonel bir eğitimle başarı çıtası ilin üstüne çıkarılmıştır.
Tüm bunlara ebeveyn ile öğrencilerin
katkısını da eklemeyi unutmamak gerek.
Bu başarıda başat rol alan eğitim kadrosu, veli ve öğrencilerle beraber pozitif dokunuşlarla katkısı olan herkesi kutluyorum.
Fikret YAŞAR