“Başkalarının
çıkarları için yaşayanlar özgür olamazlar.”
Kişi kendi olmadıkça,
kendini keşfetmedikçe özgür olamaz. Zira öz farkındalık kişiyi özgürleştirmekte
ve kölelilkten kurtarmaktadır. Bu durum
toplumlar için de söz konusudur. Bir toplum özgünleşmedikçe kendi değerlerine
sarılamaz ve özgürleşemez.
Bu düşünceden güç
alan işgalcilerin Kürdleri kardeşlik hikayesiyle devşirip kullanmaya
çalıştıklarını görmekteyiz.
Kardeşilk hikâyesinin
iki ayağı vardır. 1-Din Kardeşliği, 2-Halkların kardeşliği...
Bu iki argümanla Kürdler kendilerine yabancılaştırılarak
devşirilmiş, güvenlik tedbirleri ve katliamlarla da sürekli Kurd ve Kurdistan
değişime zorlanmıştır. Son süreçte de direniş modunda ısrar eden Kürdler
halkların kardeşliğine dayanan revize edilmiş popüler batı kültürüyle vurulmaya
çalışılmaktadır.
Bu bir projedir ve bu projenin adı da "Demokratik
Modernitedir!"
Bu projeyle sistem demokratikleştirilecek, barış gelecek,
çözüm süreci hızlanacak ve hükümet doğrudan Kürt toplumunu muhatap alacak,
haklar verilecek, hukuki zemin oluşturulacak, katılımcılık sağlanacak ve bir
dizi olumlu adım atılarak devlet toplumla barıştırılacak... deniyor. Kürdlerin
etnik milliyetçilikten vazgeçip “tek
bayrak, tek devlet ve tek vatan”da tüm diğer halklarla beraber kardeşçe
yaşaması gerektiği bu proje ya da hikayeyle gerçekleşmiş olacak.
Tüm bunlar direniş
modunda olan Kürdlerin kafasını karıştırıyor elbette, bu nedenledir ki kendi
aralarında ittifak kuramıyorlar. Öyle
ya, milliyetçilik, devlet olma ve silahlanmak egemene iyiyken, Kürdlere neden kötü olsun ki..?
Kürd milliyetçiliği ve devlet olma isteği redçi, inkarcı,
saldırgan ve işgalci bir karaktere sahip
değil ki kötü olsun, Kürd milliyetçiliği var olma mücadelesine dayanır,
dolayısıyla meşru müdafaa karakterlidir. Kürdler en az diğer halklar kadar
kendi yurdunda kendilerini yönetmek hakkına sahiptirler, öyleyse nesi kötü
bunun..?
Erdoğan bir kaç gün
önce Rojava’daki gelişmelerden ürkerek “Suriyenin kuzeyinde her hangi bir
oluşuma müsade etmeyiz...” diyerek Kürdlerin devlet olma arzusuna karşı
olduğunu ve bunda ısrar edilmesi halinde tüm güçlerini kullanacaklarını
açıkladı. Yani Kürdlere karşı düşmanlığını ilan etti. Bu zihniyet devlet olma
hakkından vazgeçip Kürdler ve diğer halklarla iktidarı paylaşır mı? Elbette
‘hayır’. Çünkü Kürdler "ulus devlet dönemi bitmiştir" diyerek
meseleyi insan hakları düzeyine indirgemiş ve devlet olma hakkını red
etmişlerdir.
Dünyada 200 den fazla
ulus devlet ve devlet olmaya çalışan halklar varken sömürgeci egemen devletin
bölünmez bütünlüğünü ve değerlerini savunarak, Kürdlere de “ulus devlet dönemi
bitmiştir!" demek manidardır, zira “Ulus devlete karşıyız” söyleminin sömürüyü
pekiştirmek ve işgali devam ettirmek
için sömürgeciler tarafından Kürdlere
söyletildiği aşikardır.
Öyle değilse, Ulus devlete karşı olanlar, öncelikle işgalci
ulus devlete de karşı olmak zorundalar.
Kıbrıs, Bosna, Filistin, Çinin Uygur bölgesi vd halklar için ulus devlet kötü değil de
Kürdlere mi Kötüdür? Hem bilinmelidir ki
Kürd Devleti işgalci devletlere benzemeyecek. Kürtlerin devlet deneyimi yok
diyenler yine bilmeliler ki Kürdlerin binlerce yıllık siyasi geleneği ve bu
gelenekten gelen pozitif bir yönetim anlayışı vardır.
Bırakın Kürdler de devletleşsin, Kürdistan birliğini
sağlasın ve eğer komşu devletler buna hazırsa o zaman bütün devletler ortadan
kaldırılsın, yani BM, AB vb gibi bir üst şemsiye altında tüm halklar kendi
kendilerini serbestçe yönetsin.
“Silahlı
mücadele miadını doldurmuştur” demek de yine sömürgeci dayatmasıdır !
Dünya gittikçe
silahlanıyor, silahlanmaya yatırılan para açlık sorununa ayrılsaydı Afrika ve diğer geri kalmış bölgelerde insanlar
açlıktan ölmezlerdi.
Rojava Kurdistanı ve
Suriyedeki taraflara bakın. Bir kısmı Suriye devletince silahlanmış, bir kısmı
da dış güçler tarafından silahlandırılmıştır. Nusayriler BAAS , Sünni Araplar
OSO, IŞID çetesi ise TC tarafından silahlandırılıp desteklenmektedir. Suudi
Arabistan, Katar, İran ve Irak’ın katkıları da cabası... Peki bütün bunlara
silahlanmak hak oluyor da bir tek Kürdlere mi hak değil..?
Kürdlerin başına ne gelmişse devletsizlik ve silahsızlıktan gelmiştir.
Kürdler silahlanmayacaksa bu çetelere ve işgalci
saldırılarına karşı kendilerini nasıl savunacaklar? Kardeşlik hukuku ve
hikayesiyle korunamayacakları artık gün gibi ortada, beş parça Kürdistan’da
asırlardır devam eden saldırı ve katliamlara
kardeşlik hukuku sebep olmuştur. İşgalci devletlerin Kurdistanda
oluşturdukları suni sınırlarda Kürdler
geçemezken cihatçı teröristler trenler ve diğer araçlarla geçerek Kürdlere saldırmaktadırlar. Bütün bu saldırı
ve katliamlar Kürdlerin yeterince güçlü
silahlara sahip olamamasından kaynaklanıyor.
Farslar Obüslerle Kandili, Turkler uçaklarla medya
alanlarını, Araplar da bombalı araçlarla Kürd kentlerini bombalarken Kürdlere
sailahsızlanmayı önermek kötü niyet taşır. Bir taraftan Kürdler silah bıraksın
diyeceksin, diğer taraftan da, “Ordular ilk hedefiniz Suriye (Kurdistan)” diye
savaş ilan edeceksin.
Artık gizlisi,
saklısı kalamdı bu savaşın. “Kürdistan
kuruluyor paranoyası” Kürdlere karşı top yekün bir savaş başlatmıştır.
‘Turkiye Suriyeye
girecek’ haberleri de artık gerçeği yansıtmıyor, çünkü Turkiye IŞID maskesiyle hep oradaydı.
Ayrica girdiği yer Suriye degil KURDISTANDI. Yani, Turkiye epeydir Kurdustan'da
ve Kürdlerle savaşıyor / savaşacak da...
Beylik sözlere sarılan Kürdler de, ‘Kürdler eski Kürdler
değil’ diyor. Bu da dogru değil! Zira
Kürdler hala birlik olamadılar, hala Arap ve Turk seviciler egemenlerine
iltifat ederek beraber yaşamaktan yana nutuk atıyorlar. Kürdler değiştikleri
kadarıyla henüz bu senaryoda belirleyici bir rol almaktan uzaklar, zira henüz
kendi aralarında ittifak kuramadılar. Ancak
değişim kendini dayatmıştır, gelişmeler korkutuyor olsa bile rüzgar
Kürdlerden yana esmektedir, bu gelişmeler arap ve turk sevicilerinin de
gözlerini açacak ve her şey aslina döner misali uyaniş ve birlik sağlanacaktır.
Sonuç:
Gerçekçi bir çözüm ancak karşı tarafın niyeti anlaşıldıktan
sonra gerçekleşir. Karşıtlarınızın eşitlikçi ve özgürlükçü bir anlayışa sahip
olup olmadıklarına bakın. Yani Kürdlerin eşitlikçi ve özgrülükçü olması durumu
değiştirmez. Rakibin ne niyet taşıdığı
önemlidir! İyisi mi egemen sevici ve destekleyici turkiyeci politikalarda kurtuluşu aramayalım,
özgünleşip aslımıza dönelim, çünkü takkiyeci duruşa rağmen birileri Kürdlerin
meclisteki varlığını kabullenmiyor.
Nihai çözüm bağımsız ve özgür
bir Kurdistan ile mümkündür.
Bu da hemen olacak
bir şey değildir elbette. Bu hedefe varıncaya kadar arada otonomi, federasyon,
konfedeerasyon gibi çözümler gerekebilir, ancak bunları talep ederken
ilkelerden ve ulusal programdan ödün vermemeli.
Sınırlar ve bayrakla sorunumuz yok vb gibi ortak payda ve ortak vatan gibi
egemen tezli politikalar yanıltıcı ve hedef saptırıcı, hatta milli duyguları
zedeleyici ve demoralize edicidirler. Güvensizliğe itici politikalar yerine,
cesaret ve güven verici Kurdistani politikalar yürütülmelidir.
Unutulmamalı ki Türk
siyasetinin temel argümanları ortak payda ve ortak vatanda tek devlet, tek
bayrak ve tek dilden ibarettir.
Peki Kürd tarafı neden ‘Kendi kaderimi kendim
belirlemeliyim.’ diyerek irade beyanında bulunmuyor? Kürdler bir millet midir? Evet. Bu milletin
bir ülkesi var mıdır? Evet. Bu ülkenin adı Kurdistan mıdır? Evet. O halde bu
halkın da kendi ülkesinde kendisini yönetme ve silahlanma hakkı vardır ve bu
hakkı da kimse vermez, ancak kendisi alır.
Birbirine zıt iki argüman ve bu zıt argümanların uzlaşmasını
umduk bugüne kadar. Bunların ortak paydada uzlaşamayacağı belli olmuştur.
Uzlaşmak için mutlaka birinin kendi taleplerinden vaz geçip diğerinin tezlerini
savunması ya da teslim olması gerekiyor!
Neticede taraflar çözüm denen oyalama sürecinin bittiğini
ifade ettiler.
Çünkü;
TC’ye göre çözüm; Kürdler, toprak temelli bağımsızlık
taleplerinden vazgeçerek anayasal vatandaşlık statüsüne razı olmalı.
Kürdlere göre ise
çözüm ; TC egemenliği paylaşmalı, ya da
işgal ettiği toprakları terk etmelidir.
Fikret YAŞAR